Cherreads

Chapter 100 - 17

Zaman akıp giderken, Shen akşam saatlerinde yine odasına çekilip notlarını düzenledi. Düşünceleri dağınıktı: bir yanda gemi planları, penetaliayla aralarında hâlâ canlı bir çekim, öte yanda Reynari'nin gitme arzusu... Ama bir yandan da göğsünde huzurlu bir gurur vardı. "Reynari'yi yavaş yavaş kurtardık," diye düşündü. "Hem yeteneklerini öğrendi, hem de kalbinde bir duygu köprü kurdu." Belki de bu, E.K.T'ye geldiğinden beri gördüğü en büyük değişimlerden biriydi. Kendisi de koruyuculuğun ne anlama geldiğini, her seferinde yeniden deneyimliyordu.

 

O gece, hava yine Tonoflenya'nın beyaz tozlarıyla kaplandığında, Shen yatağına uzandı, ellerini başının altında kenetledi. Pencerenin dışından belli belirsiz ışık çizgileri süzülüyordu. "Yarın, büyük tekniklerden bazılarını daha da ileri götürürüz," diye planladı. "Gerekirse Penetalia'dan dev bir alan veya koruma desteği istemeliyiz. Çünkü alan etkili büyüler cidden tehlikeli olabilir." Kendi kendine gülümsedi, "Reynari, sen gerçekten büyük bir potansiyele sahipsin, ama bakalım, bu evrende benimle gezecek kadar istekli misin?" Soru, kafasında belirsiz dolaşıp durdu.

 

Sabahında belki yepyeni bir sayfa açılacaktı. Reynari'nin ateş konusundaki son aşamaları, Shen'in gemi projesi, penetaliayla tekrarlanacak o büyülü yakınlaşma anları… Zaman, her şey için imkân tanıyordu. Shen, gözlerini kapattığında, Malken Krallığı'nın yıldızlarından düşen ışık tozu gibi hayaller zihninde parladı. Yarın, bu öykünün nasıl gelişeceğini kim bilebilirdi? Yine de bir şey kesindi: Reynari artık o eski hırçın, saldırgan halden çok uzaktaydı; onun yerine Shen'e neredeyse dostça davranan, hatta belki de kısmen duygusal bağ kuran bir varlık olmuştu. Ve Shen, "Bu da benim başarım değil, onun potansiyeliydi," diye gülümseyerek, kendini tatlı bir uykuya bırakıp sabahın heyecanını bekledi.

Shen, E.K.T'deki yoğun eğitim takvimini aksatmadan sürdürürken, bir yandan da Y.G.K mühendis birimiyle yürüttüğü gemi projesine dair haberler alıyordu. Penetalia, birkaç gün önce ona bir müjde vermişti: Karanlık enerjiyle çalışacak, dört katlı devasa gemi tasarımı hızla ilerliyordu. Bu haber, Shen'in yüzünde tatlı bir mutluluk yarattı. Demek burada biraz daha kalacak, hem Reynari'yi eğitmeyi sonuna kadar götürecek hem de yeni gemisiyle belki de evrenin daha uzak noktalarına seyahat edebilecekti. İçinden, "Belki dişi varlığı da bir alev kraliçesine dönüştürürüm," diye yarı şaka yarı ciddi bir düşünce geçti. Sonra "Kraliçe ha?" diyerek kendi kendine gülümsedi.

 

Reynari'nin eğitimleri tam da bu süreçte hızlanmıştı. Sadece basit alev büyüleri değil, daha karmaşık ve güçlü teknikler de öğreniyordu. Artık günde iki-üç kez farklı büyülerin pratiklerini yapıyor, Shen'in her komutunu anlar anlamaz uygulayabiliyordu. Şimdiden alev mızrağı, alev bariyeri, zincir alevi, büyüyen balon ateş topu, lav kıskacı ve yaylım alev noktası gibi pek çok formu ustalıkla birleştirerek farklı dövüş tarzları geliştiriyordu. Shen her günün sonunda bakıp şaşırıyordu: "Bu kadar kısa sürede bu düzeye ulaşmak… Gerçekten müthiş bir hız!"

 

Dişi varlık neredeyse ateşin ruhuna hâkim olmaya başlamıştı; küçük alev topu ya da bariyer artık onun için çocuk oyuncağı gibiydi. Shen de "Tam zamanında," diyordu, çünkü bir üst seviyeye, yani alan etkili ve çok daha güçlü büyülere geçmek üzereydi. Özellikle psişik güçlerini ateşle harmanlayan teknikleri göstermek istiyordu, ancak böylesine riskli manevralar için kapalı veya dar alanlar yetersiz kalırdı. Tam bu noktada Penetalia'yla tekrar konuştu ve E.K.T kampüsünün çok ötesinde, platoya yakın boş ve geniş bir alan olduğunu öğrendi. "Orası harika olur," diye düşündü Shen. Orada dev ateş çağırma, meteor alevi, gökyüzü düşüşü gibi ileri seviye büyüleri gösterebilirdi.

 

O sabah, eğitim alanında gene çalışmalar yaparlarken, Reynari ateş ısısını öyle bir noktaya çıkarmıştı ki Shen istemsizce geriye sıçramak zorunda kaldı. Kısa mesafede rüzgâr tabanlı bir kaçış büyüsüyle kendini iterek uzaklaştı. Reynari bunu görünce panikledi, mor gözleri korkuyla büyüdü: "Yanlış bir şey mi yaptım?" diyerek apar topar Shen'e doğru koştu. Bir an "Nasıl oldu, sana zarar mı verdim?" der gibi göğüs hizasına gelip nefes nefese bakıştı. Shen elini kaldırıp sakinleştirdi. "Hayır, hayır, gayet iyiyim, sadece ısı çok yükseldi. Çok iyi gidiyorsun ama biraz kontrollü olmalısın." Reynari birkaç saniye onun gözlerinin içine baktı, sonra rahatça gülümsedi. "Tamam, dikkatli olacağım."

 

Tam bu olaydan bir saat sonra, Shen'e E.K.T haber sistemi üzerinden bir mesaj ulaştı. Mühendisler, tasarladığı gemiyi bitirmişler ve Y.G.K pist alanından E.K.T'ye aktaracaklarmış. Shen'in odasına döner dönmez bu mesajı okurken Reynari yanındaydı. Mor gözleri heyecanla parlayarak "Yeni gemin mi?" diye sordu. Shen başıyla onayladı, "Evet, yakında buraya getirilecekmiş. Çok hızlı çalışmışlar, doğrusu ben de şaşkınım." Reynari "Görmek istiyorum!" diyerek sevinçle atıldı. Shen gülerek "Elbette göreceksin," dedi.

 

İki gün kadar sonra, E.K.T'nin pist benzeri bir alanına "o gemi" getirildi. Güneşli ama hafif rüzgârlı bir öğle vaktiydi. Shen, Reynari ve birkaç görevli merakla bekliyordu. Uzaktan dev bir platform yavaşça alçaldı, turuncu gövdesi alacalı mavi noktalarla ışıldayan, dört katlı, heybetli bir gemi oracıkta belirdi. Yan tarafında büyükçe bir Y.G.K arması duruyor, burnu uzun ve aerodinamik bir yapıda uzanıyordu. Shen, "İşte bu," diyerek göğsünde bir sıcaklık hissetti. Reynari ise gözlerini kırpıştırarak "Ne müthiş bir şey bu!" diye fısıldadı. Heyecanlıydı, elleri enerjiden tir tir titriyordu adeta.

 

Gemiyi görmeden önce Shen, Penetalia'nın yanına uğramıştı. Dişi varlığın onunla gitmek istediğini söyleyince Penetalia fazlasıyla temkinli davranmıştı. "O çok tehlikeli, henüz tam dengeli değil," diyerek başını sallıyordu. Shen ise "Artık eskisi gibi tehlikeli biri değil. İlk günkü 10 tehlikeliyse, şimdi istemediği kişiye 1.000.000 tehlike olabilir," diye şakayla karışık ifade etti. Penetalia da onun gelişimini duymuştu, ama yine de "Sana güveniyorum, Shen. Dişi varlıkla ilgilen, başına bir iş gelmeyeceğinden emin ol," diye şart koydu. Shen sırıttı, "Merak etme. Zaten şimdi tam bir alev ustası sayılır, ortalığı yıkabilir," dedi. Penetalia da Shen'in ciddiyetini bildiği için en sonunda onayladı. "Peki. Gidebilirsin, ama E.K.T kayıtlarında da ismin geçer, unutma. Onu kollayacaksın."

 

Ve işte o nihai gün gelip çatmıştı: Shen geminin gövdesine yavaşça tırmandı, kapak açıldı, içerisi yepyeni bir havayla parlıyordu. Turuncu-metal koridorlar, zeminde gri- mavi çizgiler… Reynari onunla birlikteydi. Mor vücudu parıl parıl olmuş gibiydi; heyecanından cildi neredeyse fosforlu titreşiyordu. Shen omzuna hafifçe dokunarak "Hazır mısın?" diye sordu. Reynari gözlerinde ışıkla "Fazlasıyla," dedi. Shen gülümseyip saçlarına dokundu. "O halde… buyur," diyerek içeri geçmesini işaret etti.

 

Birkaç dakikada ekipmanlar, eşyalar yüklenmeye başladı. Shen, geminin kokpit bölümüne ilerlerken, dışarıdan kapı tıklama sesi duydu. "Bekle burada," diyerek Reynari'ye dönüp, "Kokpit koltuğu şu ileride, istersen oraya geç," dedi. Dişi varlık "Tamam," diye homurdanıp içeri girdi. Shen ise kapıya yöneldi. Açtığında karşısında Penetalia duruyordu. Bugün üzerinde açık pembeye çalan bir giysi, sırtında uzun bir pelerin, saçlarında yine yıldız biçimli o meşhur toplama stili vardı. Hafif tebessümle "Gidiyorsun demek," dedi. Shen, duygusal bir hüzünle bakarak "Evet, gemim hazır. Dişi varlıkla birlikte yol alacağım. Sana teşekkür etmek istiyorum, hem yardımların hem de bana burada güvendiğin için."

 

Penetalia geminin giriş kapısını yavaşça kapattı, içerideki koridor daha mahrem bir hâl aldı. "Ben de gitmeden evvel seni görmeliyim dedim," diye fısıldadı. "Ama fazla vaktim yok, yine bir sürü işim var," dedi iç geçirerek. Shen, "Farketmez," der gibi gülümsedi. Gözlerinde bir istek belirdi, aniden Penetalia'nın dudaklarına atılıp hırçın bir istekle öpmeye başladı. Dudaklarına yapışmak tam manasıyla bir "yanma hissi" yaratıyordu; onun astral bedeni yine sıvı- katı arası bir dokuyu andırıyordu.

 

Penetalia da bu kez anında karşılık verdi. Dilini, eskiden yaptığı gibi ıslak bir sıvıya dönüştürdü ve Shen'in dilini kavramaya çalıştı. Shen, "Ah," diye hafif bir inilti çıkararak onu duvara yasladı. Gemi koridorunun dar bölümünde, bedenlerini göğüs göğüse birleştirdi. Bir yandan hızlı nefes alıyordu. Penetalia'nın elleri Shen'in boynunda geziyordu, parmakları hafif titrek, sanki zaman yokmuş gibi her saniyeyi delice yaşamak istiyordu.

 

Shen, dudaklarını Penetalia'nın üst dudağına bastırıp, astral o sıvıyla bütünleşirken burnundan derin bir nefes aldı. Kendini iyice iterek Penetalia'nın ağzına dilini tekrar soktu, sanki orada bir boşluk varmış ve o boşluğun içindeki doku dilini sarıyor, emiyor, sıkıştırıyordu. Penetalia'nın vücudu esnek, su gibi, derisi ise pürüzsüz bir ışıltıyla ısınıyordu. Shen, omuzlarından yavaşça yukarı tırmanarak boynunu, sonra kulak hizasını öpüp yalamaya başladı. Penetalia bir "huh" sesiyle inledi, göğsünü Shen'e bastırarak o hissi çoğaltmaya çalıştı.

 

"Daha fazla…" diye mırıldandı Penetalia kısık sesle. Shen'in elleri, kadının belinden yukarılara çıkarak kollarını, boynunu yokladı. Dudaklarına tekrar, bu kez daha derin bir öpücükle kapandı. Penetalia'nın astral sıvısı yine diline dolanıyor, Shen boynundan kadını biraz daha kendine çekerek kalçalarını hizaladı. Kıyafetleri birbirine sürtünüyor, sanki dokusu yapışıp ayrılıyormuş gibi hışırtılı bir ses çıkıyordu.

 

Penetalia öylesine arzulu bir nefes veriyordu ki, Shen durup "Şimdi her şeyiyle hissetmek istiyorum," diyerek kadının boynunu daha hırslı öptü, orada hafif ıslak izler bıraktı. Penetalia nefes nefese "Zamanımız çok az, ama yine de…" diyerek bedeniyle Shen'in vücuduna iyice yaslandı. Shen, boynuna doğru uzanıp ıslak ve sıcacık bir dizi öpücükle aşağı kaydı, elini kıyafetinin yakasına sokarak omuzlarını öptü. Kadının cildi astral parıltıyla ışıldarken, Shen sanki "Bunu özümsemeliyim," der gibi dudaklarını yavaşça o bölgeye bastırdı.

 

Penetalia da Shen'in beyaz saçlarını okşadı, parmaklarını saç tellerine daldırıp usulca tarayarak bir yandan kendi boynunu yediriyormuş gibi hissediyordu. Dudaklardan yeniden buluştuklarında dil ve astral doku bir kez daha birleşti; Shen az önceki sıvıya gömülmüş hissine geri döndü. Daha tutkulu bir yalama hâliydi bu. Tekrar dudaklarını ayırdıklarında Shen'in yüzü hafif ıslak, Penetalia'nın yüzü de ateşli bir parıltıyla yansıma yapıyordu.

 

Shen, "Bu bitmesin istiyorum," diye fısıldadı. Penetalia, "Ben de," deyip göğsünü Shen'e dayayarak "Ama çağrılacağım her an," diye ekledi. Yine dudaklarını Shen'e uzattı, kısa ve doyumsuz bir öpücük daha paylaşmaları sırasında neredeyse zamanın durduğu bir hâletiruhiyeye girdiler. Shen, penetalyanın kıyafetindeki yakayı hafif yana çekerek boynundaki o ince astral çizgileri bir kez daha öptü, diliyle tatlı bir ıslak iz bırakarak geriye çekildi. Penetalia'nın tınısı hafif bir mırıltıya dönüştü, "İnan bana, bu his… sonsuz." Shen "Evet," diyerek dudaklarını son bir kez araladı, dudakları kadının dudaklarına yaslandı. Kısa ama veda niteliğinde bir öpüş oldu.

 

Tam o sırada, Penetalia'nın tu cihazı öttü. Ufak bir titreşimle "Pip" sesi duyuldu. Penetalia gözlerini kapatıp "Şimdi gitmeliyim," dedi. Shen'de derin bir nefes, "Ben de gemiyi hazırlayacağım," diye karşılık verdi. Hafifçe gülümsediler, göz göze bir an durdular. Penetalia, kapıya yöneldi, "Görüşeceğimiz bir vakit daha olur," dedi. Shen, "Mutlaka," diyerek onu gözleriyle uğurladı. Kadın geminin iniş koridorundan çıkarken Shen'in kalbi bir an boşluğa düşer gibi hissetti. Birkaç saniye öylece duvara yaslanıp nefesini toparladı, sonra kokpite doğru yol aldı.

 

Kokpite girince, Reynari çoktan orada bekliyordu. İnce gövdesiyle ön panelin yanında dikilir gibi duruyordu. Shen içeri girer girmez, "Sadece kapıda konuşacaktın, neden bu kadar sürdü?" diye laf attı. Shen ceketinin yakasını düzeltip "Penetalia'yla kısa bir görüşme yaptım," diyerek geçiştirdi. Pilot koltuğuna geçip "İyi misin? Yerini seçtin mi?" diye sordu. Reynari, Shen'in yüzündeki hafif kızarmış ifadeyi fark etti ama bir şey demedi. Yaramaz bir tavırla yanıt verdi: "Bu koltukta oturmak zorunda mıyım?" Shen, kontrolleri eline alırken "Evet, gemi ilk kalkışta hızlı ivme yapıyor. Uçarsın, bir yerlere çarparsın," diye uyardı. Dişi varlık sinsi bir gülümsemeyle "Ayakta duramaz mıyım? Belki hoş olur," diye sordu. Shen şaşırdı, "Nasıl yani?"

 

O daha "Nasıl yani?" derken, Reynari çoktan Shen'in kucağına sıçradı. Mor cildi, kıyafetlerinin kenarından belli belirsiz görünüyor, bacaklarını onun bel hizasına hafifçe açarak yerleşiyordu. Shen "Ne yapıyorsun!" diye hafif panikledi, ama Reynari onun göğsüne saçlarını yaslayıp "Burası benim yerim," diye kıkırdadı. Shen çaresizce koltuğun arkasına yaslanırken, dişi varlık tam pilot koltuğunda, Shen'in üstünde oturmuş oldu. "Böyle gemiyi kullanabilecek misin?" diye sordu. Shen kızın saçlarını hafifçe okşadı, "Belki," diye espri yaptı. "Sen de kımıldanmazsan deneyeceğim." Reynari bu sözle güldü, "Aa, belki öğrenmek isterim," dedi.

 

Shen derin bir nefes alarak geminin konsoluna uzandı. Karşısında dev holografik panel belirdi. "Pekâlâ, 'Kamçı' adlı gemi… Hazır mısın?" dedi. Reynari kaşlarını kaldırdı, "Kamçı?" diye sordu. Shen gülümsedi, "İsim senden. Unuttun mu? Geminin adı 'Kamçı' olacak dedin." Reynari tatlı bir kahkaha attı, "Evet, söylemiştim ama sen ciddiye almayacaksın sanıyordum." Shen, "Neden almayayım? Hoş bir isim oldu," diyerek motorları çalıştırdı. Geminin zemin altında turuncu neon ışıkları çaktı, tavan lambaları yanıp söndü. Reynari, heyecanla Shen'in göğsüne daha çok sıkıştı, "Hadi kalkalım!" dedi.

 

Shen geminin kumanda çubuklarını iki eliyle kavradı. Reynari tam göğsünde oturduğundan kolları onun iki yanından geçiyordu. Mor cildi ve siyah cübbesi Shen'in kollarına sürtünüyor, hafif bir ısı yayıyordu. Shen bir an "Odaklan," diye kendini uyardı. "Hazırlan," diyerek dişi varlığa seslendi. Reynari çılgın bir ifadeyle "Ben her şeye hazırım," diye fısıldadı. Shen, ekranlarda E.K.T pistinden kalkış onayını alarak "Kamçı, kalkışa geçiyor," dedi. Gemi hafif bir titremeyle yükseldi, turuncu gövde dışarıdan da büyülü bir parıltıyla gerilerek tam motor devrine ulaştı.

 

Bir sonraki an, geminin burnu havada bir dönüşle Y.G.K portal sistemine yöneldi. Kapıdan dışarı bakan görevli ve diğer varlıklar, turuncu dev geminin kalkışını izliyordu. Reynari, Shen'in kucağında hafifçe oturma pozisyonunu değiştirip "Bu da bir ilginç, gemi hızlanınca kucağında fena sarsılıyorum," diye mırıldandı. Shen gülümseyerek "En azından düşmüyorsun," diyerek kumandaları yönetti. Gemi, portal sistemine yaklaşırken ışıltılı bir tünel belirdi, yıldızlar, bulutsular… Reynari heyecanla etrafa bakındı, "Wow! Evren gerçekten büyük," diye hayranlıkla konuştu.

 

Shen motor gücünü artırdı, koltuğun altından gelen hafif bir titreşimdi. Reynari, "Bacaklarım uyuşacak mı acaba," diye takıldı. Shen, "Birazdan portal geçişinde sabit kal, iri cüsseli gemimiz sarsılabilir," dedi. Dişi varlık kollarını Shen'in boynuna sardı. "Sarsılacaksam da seninle olayım," diye fısıldadı. Shen içinden, "Ne kadar değişti," diye duygulandı.

 

Geminin burnu, dev portalın parlak çerçevesine girerken, Shen son bir bakışla geriye, E.K.T pistine dönüp bakmak istedi. Ama ekranda sadece beyaz ışık patlaması görünüyordu artık. Reynari, kapkara mor gözlerini kapattı, bir anlık hafif bir sallantıyla gemi boyut geçişine girdi. Gökkuşağı renklerine benzeyen ışıkların arasından geçerlerken, "Kamçı" sesiyle, basınçlı bir titreşim hissedildi. Kokpitin içindeki eşyalar hafifçe yerinden oynadı. Reynari, Shen'in göğsüne iyice yapıştı, "Ah!" diye ufak bir iniltiyle sarsıntıyı karşıladı. Shen, "Tamam, birkaç saniye," diye onu yatıştırdı.

 

Sonunda bir patlama etkisiyle portalın öte tarafına çıkınca, göz kamaştıran yıldızlar ve boşluk belirdi. Geminin göstergeleri normal seyirdeydi. Shen kollarını gevşetti, "Geçtik," dedi. Reynari kafasını hafifçe kaldırdı, "Bitiyor mu?" diye sordu. Shen sırıtarak, "Evet, ilk portal. Daha birçok kapı var önümüzde," dedi. Reynari duruşunu biraz rahatlattı, yine de kucağından ayrılmaya niyeti yok gibiydi. "Ben böyle gayet iyi hissediyorum," diyerek başını Shen'in boynuna koydu. Shen gülümsedi, "İyi, ama gemiyi yönetmem lazım, tüm yol böyle oturursan kollarım da yorulur." Reynari hafifçe kıkırdadı, "Ben ilgilenirim," dedi gizemli bir ifadeyle. Shen, "Kim kime?" diye içinden geçirdi, ama bu âna kadar varlığın hangi yollardan geçtiğini, eskiden ne kadar hırçın ve saldırgan olduğunu düşündü. Şimdi ise yumuşamış, neredeyse dost ya da daha da ötesi gibi…

 

Geminin iç duvarlarındaki turuncu ışıklar yanıp sönüyor, "Kamçı" yolculuğuna çıkıyordu. Shen, "Tamam o zaman, bir sonraki sıçrama noktasına kadar biraz sakinleşelim," diyerek ekrandaki verileri düzenledi. Reynari de gözlerini kapatıp, "Sadece senin yanındayım," dercesine bir tatmin ve huzur ifadesiyle soluklandı. Koca geminin motorları hafif bir uğultuyla uzay boşluğunda ilerlerken, Shen ve dişi varlık yepyeni bir maceranın ilk adımını atmış oluyordu. Belki ileride yolculuk boyunca ateş büyülerini başka boyutlarda deneyimleyecek, belki evrenin tehlikeli köşelerinde koruyucu misyonu sürdüreceklerdi. Ama ikisi de içten içe, bu "Kamçı" adlı geminin turuncu gövdesinde yeni bir hikâyenin başladığını hissediyordu. Ve arkalarında Penetalia ve E.K.T kalıyor, bambaşka ufuklar onları bekliyordu.

More Chapters